25 Mayıs 2012 Cuma

Endemik Bitkiler Tehlikede

Endemik Bitkiler Tehlikede

Uzmanların verdikleri bilgilere göre, ülkemizin dağı, taşı endemik bitkilerle doludur ama, malesef bunları koruyan bir makam ve sistem mevcut değildir.



Endemik lafını sık duyarız ama çoğumuz ne olduğunu pek bilmeyiz. Özetle ender bulunan, hatta nesli kurumaya yüz tutan bitki türlerine endemik diyorlar. Türkiye bu açıdan çok zengin bir ülke. Hangi açıdan değiliz ki dediğinizi duyar gibiyim. Ama endemik bitki açısından servet sahibi olduğumuzu tüm dünya söylüyor.

Örnek vermek gerekirse, komşu Yunanistan'ın 800 tür, İspanya'nın 500 tür, Sırbistan'ın ise 400 tür endemik bitkisi var. Yunanistan bizden sonra Avrupa’da en fazla endemik bitkiye sahip bir ülke. Öyle olmasına rağmen, neredeyse bizim dörtte birimiz kadar.

Bizim endemik bitkilerimiz içinde yenebilenleri var, görsel açıdan çok değerli çiçeklileri var, değişik ağaç ve makileri var. Çoğu sadece Türkiye'de yetişiyor. Öyle kekiklerimiz, defnelerimiz, lavantalarımız var ki, dünya çoğunun fotoğrafını bile görmemiş. Hele sağlığa yararlı çok değerli yabani otlarımız ve çiçeklerimiz, yabancı ilaç firmalarınca kapışılıyor.

Hani kocakarı ilacı dediğimiz bitkiler var ya, değerini bilmeden  üç paraya kaptırıyoruz uyanık tüccarlara. Köylümüzün ormanlardan toplayıp çuvallara doldurduğu kekikleri yok pahasına satıyoruz. Ege köylüsü kekiği zeytine, ete filan serpiştiriyoruz sanıyor. Pek çok ilacın hammaddesi olduğunu nerden bilsin. Eğer üç-beş yaprağının İngiltere'de eczanelerde 2-3 paunda satıldığını bir bilse var ya, değerinin altına hayatta vermez.

Endemik Latinceden geliyor. Endemos(İndigenous)yani.. Türkiye'nin endemik bitkilerinin hepsini burada sayamayız. 3000’den fazla bitkiyi saymak yerine, bazı örneklerini sıralayabiliriz. Mesela çeşitli orkideler, siklamenler, kardelenler, kuşkonmaz, pancar, ispit, ışgın, yabani sarımsak, herdemtaze, çeşitli cins kirazlar, nohut, keten, madımak, armut, çavdar, çemen, üvez, adaçayı, tere, safran, turp, ormangülü, dağgülü, dağelması, Kazdağı Göknarı, Eğirdir Kasnak Meşesi, Köyceğiz-Dalaman arasındaki sığla ağaçları, Ege beşparmak dağlarındaki Kral Eğreltisi, Datça Hurması filan…
Uzmanların verdikleri bilgilere göre, ülkemizin dağı, taşı endemik bitkilerle doludur ama, maalesef bunları koruyan bir makam ve sistem mevcut değildir. Uzmanlar en fazla Ege ve Akdeniz bitki floramızın tahrip edildiğini ve endemik türlerin çoğunun yok olduğunu üzüntüyle söylüyorlar.
Biliyor musunuz dağgülüne kolay rastlanmıyor artık. Tek tük kalanını da sorumsuz eller köküyle koparıyor. Ormangülü ve Dağelması farklı mı sanki? Doğu Anadolu’da ağlayan gelin, kurt kulağı, çeşitli süsenler, salkım huş, sığırkuyruğu giderek azalıyor. Yakında bunları da tabiat müzelerimizde görebiliriz.

Geçenlerde Kapıkule sınır kapısından yurt dışına çıkış yapmak isteyen bir Hollandalı'nın aracında, çoğu endemik 160 türe ait 5236 adet bitki tohumu, bitki kökü ve fidesi ele geçirildi. Bunların içinde sadece Erzurum Karayazı'da yetişen bir tür ters lale cinsi var ki, bu çiçeğin son 57 adet soğanını da söküp kaçırmak istemişler. Allahtan güvenlik kuvvetlerimiz Hollandalı'ları yakalamış, 56 bin liralık ceza kesip salıvermiş hepsini.
Oysa dünyada bitki kaçakçılığının cezası çok ağır. Sadece para değil, hapis cezası da veriyor tüm ülkeler. Yeni Zelanda veya Avustralya'dan bir çöp çıkarın bakalım. Yandığınızın resmidir… Sadece çıkışı değil, girişi de yasaktır yabancı bitkilerin. Kimse ülkesinin florasının bozulmasını veya kendi tohum ve fidanının kaçırılmasını hoşgörmüyor. Uçakla yolcu ettiğiniz yakınlarınıza verdiğiniz çiçek buketlerini, inişte kimse geçiremiyor gümrüklerden. Öylesine sıkı takip ediliyor dünyada…

Bizde ise neredeyse arayan, soran yok. Koca kova dev hastalıklı feniksleri soktular da Türkiye'ye, kimse oralı bile olmadı. Gidin bakın büyük otellerin ve tatil köylerinin bahçelerine, hepsinde görürsünüz bu hastalıklı ve kurumaya yüz tutmuş ağaçları. Kırmızı palmiye böceği bu ağaçlarla girdi Türkiye'ye. Bu yüzden Antalya ve Mersin yöresindeki ağaçlara karantina uygulamak zorunda kaldık ya..

Tarım  Bakanlığı'na artık büyük görevler düşüyor. Hem dışarıdan gelenlere, hem de içeriden götürülenlere karşı ciddi önlemler almak zorunda. Dışarıdan bitki ithaline gerek var mı, her şeyi ve her cinsi rahatça yetiştirebiliriz. Toprağımız, suyumuz, gübremiz fazlasıyla var. Üstelik yetiştirdiğimizi tüm dünyaya da rahatça satarız.

Ayrıca endemik bitkilerimizi de koruma altına almalıyız. Bunlar sadece yurtdışına kaçırılarak azalmıyor, çeşitli sebeplerle de hayli zararlar görüyor. Örneğin aşırı hayvan otlatma, yangın, bilinçsiz kesim ve söküm, yapılaşma ve şehirleşme de, endemik bitkilerimizin varlığını tehdit ediyor.
İlgililere duyurulur.

Gazeteci-Yazar Can Pulak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder